Tevhid Nedir?
TEVHİD NE DEMEK? TEVHİD’İN ANLAMI NEDİR?
İslam’ın en önemli muharriklerinin başında gelen kelime-i tevhid, şirkin ve batılın en büyük korkusudur. O yüzden tevhidin manası Müslümanlara unutturulmak istenmiş, Müslümanlara yanlış veya eksik bir tevhid anlayışı öğretilmeye çalışılmıştır.
Oysa tevhid öyle bir kelimedir ki, bu kelime kabul edildiğinde cennetlik, reddedildiğinde cehennemlik olunuyor. Bu kelime hak ile batılın, tevhid ile şirkin arasını ayırıyor. Bu kelimeyi kabul edip gereğini yerine getiren milletler diğer milletlere galip gelerek yüceliyor. Bu kelimeyi terk edenler kaybediyor, zelil oluyor. Bu kelime savaşlar başlatıp savaşlar bitiriyor. Bu kelime Musa ile Firavun’un, İbrahim ile Nemrud’un, Hz. Muhammed ile Ebu Cehillerin arasını açan ve büyük mücadelelerine neden olan en önemli sebeptir. O halde uyuyanları uyandıran, duranları harekete geçiren, ideolojilerin ve şirkin kökünü kurutan “Tevhid” ne demektir?
Tevhid, mana olarak bir yandan Allah’ın varlığını ve bir olduğunu kapsarken diğer yandan Allah’tan başka bir yaratıcı olmadığı gibi Allah’tan başka bir ilahın (kanun koyucunun) olmadığını da ilan etmektedir. Yani yaratma ve hükmetme yetkisini bir otoritede toplamak demektir.
‘’Tek ve bir olmak’’ manasına gelen Tevhid kelimesi, ‘’vahd’’ (vahdet, vühûd) kökünden türetilmiştir. Tevhid kelimesi mana olarak kısaca Allah’tan başka bir ilahın olmadığı ifade eder. Kelime-i Tevhid anlam olarak, Allah’ın haricinde itaat edilecek, emrine uyulacak, ibadet edilecek bir makamın veya bir otoritenin olmaması demektir. Arapça ’da ‘’İlah’’ kelimesi ‘’Mabud’’ anlamına gelir. ‘’Mabud’’ kelimesi ise ‘’ibadet edilen’’ yani emirlerine, kanun ve kurallarına uyulan anlamına gelmektedir. Bu önemli kelimeyi derinlemesine inceleyelim.
La ilahe illallah
La, Arapçada hayır, kabul etmiyorum, reddediyorum manasında kullanılmaktadır. İlahe ise kanun ve kural koyan, kendisine tapınılan, dua edilen, ibadete layık görülen otorite ve yetki sahibi gibi anlamlara gelmektedir. O halde “La ilahe illallah” diyen bir kimse şöyle demiş oluyor. Allah’ın dışında insanlara hükmetmeye çalışan, kanun ve kural koyan, kendisine tapınılan, dua edilen, ibadete layık görülen, otorite ve yetki sahibi tüm ilahlara hayır. İlahlık taslayan tüm kişi, otorite ve makamları reddediyorum. İlah olarak sadece Allah’ı kabul ediyorum.
Görüldüğü gibi Allah’a iman, sahte ilahları reddederek başlamaktadır. Bu ise ‘Allah’tan başka kanun koyacak, itaat edilecek ve boyun eğilecek kimseleri reddetmek’ demektir. Zira yaratmak Allah’a mahsus olduğu gibi hükmetmekte sadece Allah’a aittir.
‘’Dikkat edin! Yaratmak da hükmetmek de ancak Allah’a aittir.’’ (Araf,54)
‘’Hüküm vermek yalnızca Allah’a aittir.’’ (Enam,57)
‘’Allah hükmedenlerin en güzel hükmedeni değil midir?’’ (Tin,8)
Tevhid, tüm peygamberlerin ortak söylemidir. Hz. Adem’den Peygamber Efendimize kadar tüm peygamberlerin ortak davetidir. Dünyanın en eski davasıdır. Sonradan ortaya çıkmış insan eseri bir dava değildir. Öyle ki tarih tevhid ile şirkin mücadele sahnesidir.
Şimdi de kelime tevhidi reddetmenin sebepleri ve ne anlama geldiğine bakalım. Tarih boyunca tevhid akidesini reddedenler, mevcut batıl düzenlerden çok büyük çıkarlar elde eden zengin, seçkin ya da otorite sahibi kimseler olduğu bir hakikattir. Kelime-i tevhidi kabul ettiğinde kaybedecek çok menfaatleri olanların, alışa geldikleri hayatlarını değiştirmeyi göze alamayanların ve mevcut otoriteye kulluk etmekten zevk alanların veya mevcut otoriteden korkanların tevhidi kabul etmesi elbette düşünülemez. Öte yandan Kelime-i tevhidi reddedenler, Allah’ın yerine kanun ve kural koyucu, kendisine tapınılan, dua edilen, ibadete layık görülen otorite ve yetki sahibi olarak başkalarını kabul etmiş olmaktadırlar. Allah’ın hükümlerini kabul etmeyenler, bu halleriyle Allah’tan daha bilgili olduklarını, Allah’tan daha fazla yetki sahibi olduklarını, Kur’an-ı Kerim’de hatalı hükümler olduğunu, Allah’ın hükümlerinin belirli zamanı kapsadığını söylemektedir.
Oysa Allah’tan daha mükemmel hüküm koyan olamaz. Çünkü;
* İnsanı yaratan ve en iyi tanıyan Allah’tır.
* Kâinatı, tüm nimetleri yaratan ve mülk sahibi olan Allah’tır. O yüzden hükmetme yetkisi Allah’a ait olmalıdır.
* Kâinatı mükemmel bir şekilde idare eden Allah olduğu gibi insanlığı da mükemmel bir şekilde idare edecek olan Allah’tır.
* Geçmişi de geleceği de en iyi bilen Allah’tır. Onun kanunları şaşmaz.
* Allah’ın hiçbir menfaate ihtiyacı yoktur. Kulları arasında ayırım yapmaz.
* Allah’tan geldik, O’na döndürüleceğiz ve hayatımızın hesabını sadece Allah’a vereceğiz. Ahiretin de sahibi O’dur.
Tevhid kelimesini kısaca ‘’Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalıdır.’’ sözüyle özetleyebiliriz. Bu cümle Tevhid’i en açıklayıcı, en iyi anlatan bir cümledir. Alparslan Kuytul Hocaefendi: ‘Kâinat Allah’ındır. Kâinatın sahibi Allah olduğuna göre O’nun dediğinin olması’ O’nun hakkıdır.’’ diyerek hükmü kâinatın sahibine vermek gerektiğini belirtmektedir. Ayrıca Hakkı Hak sahibine vermek adaletin de gereğidir.
Tevhid, kullara kulluğa son vermenin, şirkin ve zulmün kökünü kurutmanın, insanlığa hak ettiği şerefi kazandırmanın yegâne yoludur. İnsanlığı; ideolojilerin, nefsin ve zorba diktatörlerin esaretinden ancak bu akide kurtarır ve özgürleştirir. Bu akide sayesinde toplumlara medeniyet, adalet, huzur ve hürriyet gelir. Yer yüzünde fitne ve talanın son bulması, sömürü ve kargaşanın bitirilmesi yine ancak ve ancak kelime-i tevhid sayesinde mümkün ola bilir. Öyleyse gelin! Tevhid akidesi ile hayatlarımızı boyayalım! Allah Rasulü’nün önderliğinde dünyaya öncülük edelim. Unutmayalım ki, özlediğimiz, hasretle beklenen İslam Medeniyetine kavuşmak için tevhidi iyi anlamak, gereği gibi yaşamak ve insanları tevhid akidesine davet etmek her Müslüman için en önemli görevdir.