LBGT Hakkında Görüşümüz
Son dönemlerde cinsiyet değiştiren ve cinsel eğilim olarak farklı arayışlara giren insanların sayısında gözle görünür şekilde bir artış olduğunu görmekteyiz. LBGT bir hastalık mıdır yoksa bir tercih midir? İslam’ın LGBT hakkındaki görüşü nedir? İslam Fıkhına göre LGBT hakkındaki görüşümüzü sizler için derledik.
LGBT, İslam hukukunda erkekler arasındaki eşcinsellik yani gay/gey livata sözcüğüyle ifade edilirken, kadınlar arasındaki eşcinsellik denilen lezbiyenlik ise sihâk sözcüğüyle ifade edilmektedir. Kendisinde her iki cinsel uzvu da barındıran kimselere hünsâ denir. Kişilerin cinsel ilgi ve istekleri normal olarak karşıt cinslere dönük olabildiği gibi anormal olarak hemcinslerine karşı da olabilmektedir. Fakat bu hiçbir zaman altından kalkılamaz, çözülemez bir problem gibi karşımıza çıkmaz. Aksine akıl, irade ve tedavi ile bu sorunlar ortadan kaldırılabilir.
“Ey insanlar! Gerçekten biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık…” (Hucurat,13) ayeti yaratılış açısından insanın iki cinsten yaratıldığını açıkça beyan etmektedir. Yani üçüncü bir cinsten bahsetmemektedir. Bunun yanında bazı hormonal bozukluklardan kaynaklanan birtakım problemler kişiyi farklı bir noktaya da sürükleyebilmektedir. Hepimizin vücudunda karşı cinsin hormonları az miktarda da olsa bulunur. Zaten, öyle olmasa, bütün erkekler aşırı sert, bütün kadınlar ise aşırı kırılgan olurlardı ve cinslerin birbirini anlayıp hissetmesi pek de mümkün olmazdı. Ancak normalde var olan bu minimal yönelimler, genetik ve hormonal bozulmalar sonucu, bazı kişilerde ileri düzeylere ulaşabiliyor. Bundan ötürü ortaya doğuştan eşcinselliğe yatkın bireyler çıkabiliyor. Genel olarak LGBT için yaratılış biçimi olmamakla beraber hormonal bozukluklardan kaynaklanan bir hastalık diyebiliriz.
Tarihin maalesef hiçbir döneminde “medeni” olmayı başaramamış olan Batı medeniyeti, her çağda olduğu gibi günümüzde de dünyada fıskı ve fücuru yayma görevini kendine vazife edinmiş durumdadır. Allah Azze ve Celle’nin haddi aşmak olarak tabir ettiği eşcinsellik sapkınlığı da bugün dünyaya Batı medeniyetinin ellerinden servis edilmiş ve birçok yerde meşru hale getirilmiştir. Hoşgörü adı altında toplumu ve gençliği ifsat eden bu sapkınlığa göz yumulur hale gelinmiştir. Maalesef bu durum bazı Müslüman çevrelerde bile hoş görülmesi gereken bir durum gibi algılanmaya başlanmıştır. Bu kabullenişin altında yatan temel sebep ise, Batı medeniyetinin bu olguyu insanların müdahale edemediği yaratıcı tarafından ortaya konulan ve hoş görülmesi, kabullenilmesi gereken bir olgu gibi ortaya koymasıdır. Oysaki bilimin ortaya koyduğu durum tamamen yaratıcının fizyolojik ve psikolojik müdahalesi olarak ortaya koymadığını gösteriyor. Üçüncü bir cinsiyet gibi algılanması tamamen bilimdışı bir yaklaşımdır. Bilim kanıt temeline dayanır. Ancak bugün eşcinsellik hakkında yapılan açıklamaların ve faaliyetlerin neredeyse %99’u bilimsel kanıtlara dayanmamaktadır.
Asıl itibariyle eşcinsellik sorununu ele aldığımızda üç temel eksen bulunmaktadır: Siyasi eksen, bilimsel eksen ve sosyo-kültürel eksen. Bir şeyin temelde hastalık olup olmadığı asıl itibari ile bilimsel bir konudur. Ancak eşcinsellik sorununda durum bilimsel olmaktan çok siyasi ve sosyo-kültürel eksende, üçüncü bir cinsiyetmiş gibi algılatılmaktadır. Ülkemizde yeni olan bu tartışma Batıda neredeyse 40 küsur yıldır devam etmektedir. APA’nın (American Psychological Association) 1973 yılında aldığı “eşcinsellik hastalık değildir” kararını bilimsel anlamda tek gerçek olarak anlayan Batı medeniyeti, durumu vahim bir hale getirerek hem siyasi hem de sosyo-kültürel eksende eşcinselliği meşrulaştırmıştır. Francis Fukuyama’nın dediği gibi “Eşcinsel aktivistler “eşcinsel geni” düşüncesini hemen benimsediler; çünkü genetik nedensellik kavramı eşcinselleri durumları konusunda ahlaki sorumluluktan kurtarır.” Oysaki sanılanın aksine APA’nın bu kararı bilimsel bir kanıt olma yönünde yeterli değildir. Çünkü APA bu kararı bilimsel deney ve gözlemlere dayanarak değil bizzat eşcinsel STK’ların baskıları sonucunda almıştır. Bundan dolayı Batıda 40 küsur yıldır devam eden, ülkemizde ise daha yeni olan bu sorunun bilimsel olarak ele alınması gerekmektedir.
İslam Fıkhına Göre LGBT
* İslam hukuku farklı cinsel yönelimleri, Allah’ın belirlediği sınırı aştıkları için günah ve suç olarak sayar. Çünkü Kur’an’a göre her insan tek cinsiyet üzere yaratılmıştır.
* Eşcinsellik yalnızca kişisel bir tercih olarak kalmamakta, tercih doğrultusunda gereken hukuki düzenlemelerin yapılması talebi peşinden gelmektedir. Buna mukabil eşcinselliğin hukukileşmesi neslin sağlıklı bir şekilde devam etmesini engelleyecektir.
** İslam hukukunun belirlediği beş esastan birisi neslin korunması ilkesidir. LGBT, neslin korunması ilkesi açısından değerlendirilirse İslam hukuku açısından yasal zemin bulamayacağı açıktır. Allah-u Teala’nın belirlediği düzen, sağlıklı toplumların meşru yoldan nesillerinin çoğalması ile gerçekleşir. LGBT ise gayrı meşru bir yoldur ve bu da İslam Fıkhında kesinlikle kabul edilmez.
Alparslan Kuytul Hocaefendi LGBT hakkında özetle şunları söylemektedir:
- “Allah-u Teala insana doğru yolu bulabilmesi için kitap ve peygamber göndermiş, irade vermiştir. Allah Azze ve Celle sağlık noktasında kulunu imtihana tabi tutmuşsa bunu aşabilecek vasıtaları da kendisine sunmuştur. Hormon bozukluğu hastalık olarak kişi de olabilir. Lakin netice itibariyle kadın kadınlığını korumak, erkek erkekliğini muhafaza etmek mecburiyetindedir.
- ‘Ben böyle yaratılmışım’ tarzında bir yaklaşım iradeyi sıfırlayan bir yaklaşımdır. “Allah beni böyle yarattı demek ki böyle yaşamamı istiyor” şeklinde düşünmek doğru değildir. Allah, erkek olarak doğduysan erkek olarak, kadın olarak doğduysan kadınca yaşamanı istemektedir.
- Kul, imtihanda olduğunu unutmamalıdır. Bazısı kanser hastalığıyla bazısı körlükle bazısı da hormonal konularda imtihana tabi olabilir. Demek ki bu kişinin imtihanın da budur. Kişi, Allah’ın kendisine verdiği akıl ve irade ile her imtihanda olduğu gibi bu konuda da nefsine yenilmemeli ve bu imtihanla mücadele etmelidir. Ayrıca bu durum bir hastalık olarak görülmelidir. Bunu yaratılışın bir türü olarak kabul etmemeli, cinsel tercihin sorumluluğu Allah’a yüklenmemelidir.
- Ayrıca LGBT’li olduğunu savunan ama bakıldığında sağlık noktasında hiçbir problemi olmayanlar da vardır. Onlarda hormon bozukluğu yok; ahlak bozukluğu var! Aşırı gitmeyi, nefsi ilah edinmeyi kendilerine şiar edinmişler.
- LGBT başka yol arama arzusundan doğan tatminsizliğin sonuçlarındandır. LGBT İslam Medeniyetinin hâkim olduğu zamanlarda değil, Batı Medeniyetinin hâkim olduğu şu çağlarda zuhur etmiş ve artış göstermiştir.”
Kısaca Alparslan Kuytul Hocaefendi Kuran ve sünnet çerçevesinde LGBT hakkında hormonsal bozukluğu olanların tedavi olmasını, imtihanda olduklarını hatırdan çıkarmayıp Allah’ın bu imtihanda kendisine irade ve kitap gibi pek çok yardımcı sağladığını, kadınsa kadınca yaşamanın erkekse erkekçe yaşaması gerektiğini dile getirmiştir.
Alparslan Kuytul Hocaefendinin LGBT ve Onur’suzluk Yürüyüşü hakkındaki görüşleri için aşağıdaki linklere bakabilirsiniz:
https://www.furkannesli.net/yazilar/soru-cevaplarla-islam-fikhinda-escinsellik-ve-lgbt