Tasavvuf ve Tarikat Hakkında Görüşümüz
Furkan Hareketi Rabbanilik, ilmilik ve şümulluluk esasları üzerine bina edilmiş bir harekettir. Rabbani hareket; hem İslami ilimlerde hem de pozitif bilimlerde aydın ve alim bir neslin hazırlanmasını amaç edinir. Sağlam bir mümin modeli oluşması için ise Kur’an’ın tüm vitaminlerinden istifade etmek, hiçbirini ihmal etmemek şarttır. Kur’an’ın vitaminleri arasında en önemli besin kaynağı ise elbette ki maneviyattır, bu sebeple maneviyatı oluşturacak etkenlere sarılmak gerekmektedir. Kulun Rabbi ile irtibatının kuvvetli olması ve ibadet hayatının düzenli olması için çaba sarfetmek, dilin zikrullah ile meşgul olması ve kalbin iman ateşiyle (muhabbetullah ile) sımsıcak olması elzemdir. Furkan Hareketinin eğitim programları da bu doğrultuda olmasına rağmen Alparslan Kuytul Hocaefendi hakkında tasavvuf ve tarikat düşmanı gibi bir algı oluşturulmaya çalışılmıştır. Müslümanların birliğinden veya birleşmesinden rahatsızlık duyanlar bu yanlış algıyı yaymak suretiyle ehl-i tarikat ile aramıza ayrılık tohumları ekmek istemişlerdir.
Tasavvuf ve tarikat konusundaki görüşlerimizi kısaca açıklayalım.
Tasavvuf ana hatlarıyla nefsi terbiye etme, insanı nafile ibadetlere alıştırma ve insanı kemale doğru yükseltmek isteyen, takva sahibi olmaya özendiren ve manevi mertebelerde yükselmenin yollarını gösteren ilim dalıdır. Nasıl ki helalleri ve haramları fıkıh ilminden öğreniyoruz, inanç esaslarımızı akaid ilminden öğreniyoruz, aynı şekilde nefsi terbiye, marifetullah, muhabbetullah, kâmil bir imana ulaşma, ibadetlerden lezzet alma gibi konuları ise tasavvuf ilminden öğreniriz.
Tasavvuf ilmi doğrudur ve gereklidir. Lakin tasavvufta eleştirilen kısım, zaman içerisinde bu ilim içerisine katılan hurafeler ve bidatlerdir. Tasavvuf, insana Allah’a yaklaşmanın yollarını gösterir fakat bugünkü tasavvuf anlayışının içine yerleşen bazı düşünceler insanı neredeyse imandan çıkaracak duruma kadar getirmiştir. Bu düşünceler ayıklanmalı ve saf duru tasavvuf ilminden istifade edilmelidir. Burada diğer önemli bir nokta ise nefis terbiyesi için insanlardan uzak ve zühd üzere bir hayat yaşamanın gereği olarak toplumdan uzak durma ihtiyacının olmasıdır. Yine bugünün değişen şartlarında Müslümanların içinde bulunduğu hal ve vaziyet göz ardı edilip, kişinin bir köşeye çekilip sadece kendi zikriyle, ibadetiyle ve manevi gelişimiyle meşgul olması kabul edilemez. İçinde yaşadığımız şartlar Müslümanların toplumsal kurtuluş için sosyal sorumluluk almasını gerekli kılar. Yaşadığımız dönem, Peygamber Efendimiz’in dönemine benzemektedir. Sahabe nesli de kendi manevi gelişimini düşünmekten ziyade İslam davetinin tüm insanlığa ulaşabilmesi için üstün bir gayret sarfetmiştir. Fakat bu görev bilinci, maneviyatı ihmal etmek anlamına da gelmez. Gece gündüz ashabının arasında bulunan Peygamberimiz’in her hali dua ve zikir idi. Efendimiz’in ve güzide ashabının hayatında dua, zikir ve diğer sairi ibadetler hayatlarının akışı içerisinde yerleşmiştir. Bu manevi eğitim hayatın tabî akışı içinde öğrenilir ve tatbik edilir. Ayrıca tasavvuf ilmi, Allah yolunda mücadele için şarttır. Çünkü Allah yolunda mücadele eden kişiye iman kuvveti gerekir. Öğrenilen bilgiler hayatı değiştirmeye yaramayacak ve ümmetin faydasına kullanılmayacaksa orada bir hata var demektir.
Tarikatlar İslam’da vardır. Nasıl ki fıkıh ekolü içerisinde Hanefi, Şafii, Maliki mezhepleri var ise aynı şekilde tasavvuf ekolü içerisinde de tarikat mezhepleri vardır. Ekollerin olmasının İslam’da bir mahsuru yok aksine bir zenginliktir. Ancak bugün tartışılması gereken konu Müslümanların oluşturması gereken yapıda bulunması gereken özelliklerin neler olduğudur. Bugünün şartlarında olması gereken yapı modelinin tarikat değil, cemaat olması gerekliliğine inanıyoruz. Tarikatların ortaya çıktığı dönemlere baktığımızda İslam’ın hâkim olduğu, İslam Medeniyetinin etkisinin tüm alanlarda görüldüğü dönemlerdir. Ki böyle dönemlerde bir Müslüman’ın kişisel gelişimine yönelmesi takdir edilir bir mesele olacaktır. Ancak bugün öyle bir dönemde değiliz. Tasavvufun güzelliklerine her an ihtiyacımız var. Lakin bugün Müslümanların Allah’ın razı olduğu İslam Medeniyetini kurma, nesilleri ihya etme ve inşa etme gibi daha elzem ve öncelikli işleri vardır.
Alparslan Kuytul Hocaefendi tasavvuf ve tarikat hakkında özetle şunları söylemektedir: “Benim şeyhim her yeri görüyor, her şeyi biliyor, herkesin kalbinden geçeni biliyor diyen adama kızıp da tasavvufu inkâr etmek, doğru olmaz. Her şeyi körü körüne kabul etmek ya da her şeyi toptan reddetmek doğru bir yaklaşım değildir. Tasavvuf Allah yolunda mücadele eden herkes için gereklidir ve şarttır.”
Bu yazı Alparslan Kuytul Hocaefendinin tasavvuf ve tarikat hakkındaki videolarından derlenerek hazırlanmıştır. Detaylı bilgi için videoların tamamını dinleyebilirsiniz.
https://furkantv.org/tarikat-ve-tasavvuf-hakkindaki-gorusleriniz_5109f817b
https://furkantv.org/tarikatlara-karsi-oldugunuz-soyleniyor-bu-konuda-ne-dusunuyorsunuz_0f4cea56d
https://furkantv.org/tarikat-nedir-gittikleri-yol-dogru-mudur_f09f9d081