Fıtratı Teşvik Etmede Ailenin Rolü
Aile, çocuğun ahlâkını biçimlendiren ve geleceğine yön veren bir müessese olarak, çocuk üzerinde birinci derece rol oynamaktadır. Vahyî eğitimin (oku emrinin) ilk muhatabı Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
“Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” buyurarak ümmetinin dikkatini okumaya, ilme çekerek aynı zamanda eğitim ve öğretimin güzel ahlâka dayalı olduğunu bildirmektedir. Ailede anne-baba, Kur’an’a ve hadislere göre İslamî bir tavır geliştirmek zorundadır. Gerçek bir İslamî model oluşturma isteği ve gayreti taşıyan aile bireyleri, Rasulullah’ın terbiye sistemini tatbik ederek, vahye dayalı eğitim ile çocuğa sünnet ahlâkını tâlim ve terbiye ettirme, Allah’ın istediği doğrultuda yaşama sanatını çocuğa örnekleme faaliyeti içerisine girmediler ki, bu faaliyet alanı tüm hayatını kapsamaktadır. Sermayeyi kâra dönüştürmek faaliyetidir, eğitim. Şöyle ki; çocuk eğitim-öğretim ve terbiyesi gündeme konu teşkil ettiği zaman yetişkin anne-babalar evvela kendilerinin yanlış terbiye gördüklerinden ve noksan bırakılmış karakter gelişiminden samimiyetle yakınmışlardır ki; bu doğrudur ve önemli bir açıklamadır. Yukarıda da belirtildiği gibi evvela aile kendini Kur’an-ı Kerim ışığında yetiştirmek zorundadır. Çocuğun bir halife olarak hazırlanmasında, kulluğa yönlendirilmesi ilkesinden hareket edilecek olunursa anne ve baba için Kur’an ilmi, hayatî bir önem arz eder.
Çocuğa Kulluk Sorumluluğun Öğretilmesi İnsan, Ulûhiyet-i Mutlak olan Cenab-ı Hakk’ın yeryüzü üzerinde en şerefli temsilcisi, “Tevhid” inancının kuvvetli bir tercümanı, Kur’an-ı Kerim’in kanunlarını uygulamak üzere yeryüzüne halife olarak tayin edilen, haysiyetli bir misafirdir. Özünde kâmil bir insan olmanın istidâdını taşıyan çocuk, halifeliğe hazırlanmak üzere gerçek sahibi tarafından emanet olarak aileye tevdî edilir. Bu sevimli ve mübarek misafirin haysiyet ve onuru korunarak, mükellefiyet çağına kadar aile ondan sorumlu tutulur. Çocuğa yaşama sanatını ve kulluk sorumluluğunu öğretmeninin esası ise; yaratılışındaki safiyetini korumak ve vahyî eğitim ile onu Rabbine kulluğa hazırlamaktır. Bunu yaparken ayrıca yaratılanları onun nazarında sevimli ve gerekli gösterip, çocuğun gerçek sahibini sevmesini sağlamaktır. Bu sevgi ve hayranlık neticesinde çocuk yaratıcısını bulacak ve hayatını buna göre düzenleyecektir. Bu sanatı icra ederken başvurulacak en doğru kaynak; Rabbimizin kitabı ve Peygamberimizin sünnetidir. Kur’an ve sünnetten uzaklaştığı zaman, bu zevkli meşguliyet aile için yorucu ve sonuç alınamayan bir çaba olur. Aile İçi Tavırlar ( Hak Ve Sorumluluklar) Anne ya da baba amaca varmak için ne yapması, nasıl bir yol tutması gerektiğini bilmelidir ki; çocukta sonradan hâsıl olan arızi huyları gördükleri an onu doğrultabilsin, düzeltebilsinler. Çocuğun günlük bakımı nasıl bir takip ve disiplini gerekli kılıyorsa aynı şekilde ruhsal bakımına da itina edilmelidir.
Bunun için de hem anne ve babanın, hem de eğitmenin dinini ve insanın yaratılışını iyi kavraması gerekir. Psikolojinin insanın yaratılışını konu edinebilmesi için önce Yaratanı tanıması gerekir ki insanı tanıma, fıtratın özelliğini bozmadan onu keşfetme ve düzeltme hakkına sahip olabilsin. İnsan davranışlarına yönelik bilim adamları ve eğiticilerinin özellikle akılcılık yolunu takip ederek bulgularının doğru olduğunu iddia etmeleri onların doğru yolda olduklarını göstermez. Bir şeyin doğru olabilmesi için Kur’an’ın doğruluk ilkelerine uygun olması gerekir. Kişinin aklına bir şeyin uygun olması, o yöntemin doğru olduğunu göstermez. “Gerçekten bu Kur’an en doğru yola iletir, kim yola gelirse kendisi için yola gelmiş olur. Kim de saparsa kendi aleyhine sapar…” Anne- baba çocuğunu sahip olduğu kabiliyetlerle değerlendirip, aklî seviyesini dikkate alarak davranmak yoluna gitmelidir.
Çocuk, yapabileceklerinden sorumlu tutulmalıdır. Eğer çocuk aşırı yükleme ve zorlamalara tabi tutuluyor ise bu onun normalde yapabileceklerine de engel olacaktır. Çocuğun kabiliyeti dışında zorlanması adaletsizliktir. Ona verilen kabiliyetler eğiticinin davranışlarına yön vermeli, özellikleri korunmalıdır. Aksi takdirde çocuğa gücünü aşan istidâtları kazandırmaya çalışmak, çocuğun başaramama korkusuyla sorumluluk almaktan kaçmasına yol açacaktır.*