Cezaevi Telefon Görüşmeleri – 63 – 15 Kasım 2019
8 Şubat 2018 tarihinden beri haksız bir şekilde Bolu F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin, 15 Kasım 2019 tarihinde ailesi ile yapmış olduğu telefon görüşmesinin ses kaydı yayında.
BEN HERKESİ KONUŞMAYA DAVET EDİYORUM!
Alo Selamun Aleyküm… Ben Alparslan Kuytul…
Nasılsın, iyi misin? Çok şükür ben de iyiyim. Annem iyi yaramazlık yok inşallah. Yarın Avukat gelecek mi? Tamam.
Antep'te olan olay vesilesiyle ifade etmek isterim ki; bugüne kadar Tevhid ve Adalet mücadelesi veren, bu mücadeleyi verirken meşru dairenin dışına çıkmayan tüm şehirlerdeki kardeşlerimi tebrik ediyorum. Hepsine tek tek geçmiş olsun diyorum.
BİZ TÜM MAZLUM VE MAĞDURLARI SAVUNUYORUZ!
Biz yalnız kendi haklarımızı ve bize yapılan zulümleri konuşmuyoruz. Biz tüm mazlum ve mağdurları savunuyoruz. Ancak acı olan şu ki; Mazlum ve mağdurların neredeyse tamamı korkudan kendilerini bile savunmuyorlar. Sonra da bazıları:
Niye kimse bizi savunmuyor? Neden herkes susuyor? diye sitem ediyorlar.
Siz kendinizi savunmazsanız, size yapılanları duyurmazsanız, yaşadığınız zulümleri ve düştüğünüz acı durumları anlatmazsanız, insanlar nereden bilsin?
Bilse bile siz konuşmazsanız, onlar niye konuşsun?
Siz korkarsanız, onlar niye korkmasın?
Siz geride durur, başkalarını öne sürmek isterseniz, insanlar sizin için neden öne çıksın? Siz kendiniz için riske girmezseniz, başkaları sizin için niye riske girsin?
Evet biz her şeye rağmen bunu yaptık. Hapsi de göze aldık. Ama herkes bizim gibi davranmaz. Mağdur ve mazlumlar artık bunu anlamalıdırlar.
Hiçbir suçu olmadığı halde; Fetö denilerek mağdur ve mazlum durumuna düşürülenler, sonra Süleymancılar, sonra diğerleri, kapatılan veya yıkılan binaları, iptal edilen programları, yapılan baskıları açıklamalıdırlar.
Merhum Süleyman Hilmi Tunahan Hoca’nın torununun söyledikleri doğru mu? Bina çürük olduğu için yıkıldı diye iddiada bulunuyor. Doğru mu değil mi? Açıklanmalı. Yalan söylüyorsa, onu susturmanın yolu kapatılan diğer binaları, yıkılan tüm binaları, iptal edilen tüm faaliyetleri, yapılan tüm baskıları ortaya koymaktır. Yoksa kimse inanmayacak ve onun söylediklerinin doğru olduğunu insanlar öyle kabul edeceklerdir.
Önce Fetö, sonra onların dışında diğer muhalif cemaatler, sonra tüm cemaatlere baskı, sonra cemaat olmayan bazı hocalara, İslami faaliyet yapan bazı hocalara baskı.
SIRA DİYANETE Mİ GELDİ?
En sonunda sıra diyanete geldi. En iyi cemaat, Cami cemaati diyorlardı. Şimdi onu da demiyorlar. Diyanetin de faaliyetleri kısıtlanıyor.
YENİ PROJE: HER ŞEYE BİR KILIF BULUNARAK BASKI YAPILIYOR
8 Kasım'da sadece TRT 1’de Mevlid Kandili programı yapıldı. Benim burada gördüğüm kadarıyla başka hiçbir televizyonda yayınlanmadı. Çok kısa ve çok kısır bir program yapıldı. Aslında Diyanet'in de faaliyetleri kısıtlanıyor.
Daha evvel Kutlu Doğum Haftası vardı. Onu iptal ettiler yerine bunu koyacağız dediler. Yani kameri takvime göre olsun dediler. Sanki Türkiye'de her şey kameri takvime göreymiş gibi. Tamam ona göre yapın. 1 hafta boyunca her tarafta konferanslar, Peygamberimizi anlatan faaliyetler yapılsın. Hayır o da yapılmıyor. Kılıf hazırlanıyor. Kutlu Doğum Haftası Miladi takvime göreymiş, o yüzden doğru değilmiş. Her şeye bir kılıf bulunarak her türlü baskı yapılıyor ve iptaller gerçekleşiyor.
Fetö bahanesi ile baskılar. Güvenlik bahanesi ile konferans iptalleri. Her konuşana terör örgütü propagandası iddiasıyla mahkemeler ve zindanlar. Yurt bahanesi ile öğrenci evlerinin kapatılması. Suç örgütü yalanı ile vakıfların, cemaatlerin kapatılması… Bunlar hep yapıldı. Şimdi de binaları çürük diyerek yıkım kararları verilmeye başlanıyor. Anlaşılan bu da yeni stratejileri.
Böyle devam ederse, yarınlarda talebesi yok, kaçak bina ya da çürük bina diyerek, herhalde Kur'an kurslarına sıra gelecek. Onlar da kapatılmaya başlanacak.
28 Şubat sonrasında; Kur'an kurslarının yarısından fazlası kapatıldı. O zaman ki yalan; ‘Talebesi az. Buraları kimsesiz çocuklara barınak olarak tahsis edeceğiz’ denildi. Ama hiçbiri de yapılmadı. Yalnızca kapatıldı. Çünkü kimsesiz çocuklara barınak yapmak mümkün değildi. Küçük küçük, bir iki odalı Kur'an kursları. Bunların her birine çocuk yerleştirmek demek; başına Hoca koymak, yemeğini vesairesini… her şeyini. Bu mümkün değil. Ancak böyle bir hizmet, büyük yerlerde yapılabilir. Bu bahaneyle Kur'an kurslarının yarısı kapatıldı.
Eğer hükümet, bu olayın, bu projenin farkına varır da engel olursa onu bilmem. Böyle devam ederse sıra Kur'an kurslarına gelecek. Zaten Diyanet'in üzerine gidiliyor. Diyanet’in de yaptığı programlar çok kısıtlanmış vaziyette. Bunun sonu Kur’an kurslarına kadar varır. Bir toplumda Alimler ve Aydınlar konuşmazsa olacağı budur.
ALİMLER ve AYDINLAR SUSARSA…
Alimlerin ve aydınların sustuğu bir toplumda; kitleler susmaya ve uyumaya devam eder. Aydın ve alimlerin sessizliği; kitleleri sessizliğe kitlelerin sessizliği ise idarecileri diktatörlüğe götürür. O yüzden evvela vazife; Alim ve aydınlara, mağdur ve mazlumlara düşmektedir. Önce onlar konuşmalı.
Başka ülkelerdeki zulümleri konuşmak marifet değil. Tarihteki zalimleri konuşmakta marifet değil. Korkaklar tarihteki zulümleri, cesurlar yaşadığı zamandaki zulümleri eleştiriler. Korkaklar başka ülkelerdeki zulümleri, cesurlar kendi ülkesindeki zulümleri eleştiriler.
Zulme sessiz kalmak; ya korkudan ya da vicdanın pas tutmasındandır. Zulme karşı susanlar, zulme ortak olmuş olurlar. Unutmasınlar; zulme karşı susanlar, zalimleri zulme teşvik etmişler demektir.
NEFRETİN OLDUĞU YERDE ADALET OLMAZ!
Ben büyük bir nefret görüyorum. Nefretin olduğu yerde Adalet olmaz. Bu nefret; Nereden kaynaklanıyor? Neden kaynaklanıyor? Birtakım olaylar bahane ediliyor ama esasında uzun yıllardan beri içinde nefret biriktiren bazı kimseler fırsat buldular. 15 Temmuz’u fırsat bilerek şu anda kendi projelerini gerçekleştiriyorlar.
Hz. Ali (ra) diyor ki; “Bir zulme engel olamıyorsanız onu herkese duyurun.” Hiç olmazsa bunu yapın. Faydası nedir? Faydası; zulmün hızla yayılmasını engeller. Zalimlerin projeleri yarım kalır. Herkesin duyduğunu, anladığını anlarlarsa, onlar da projelerini tam tatbik edemezler.
Eğer bugüne kadar, her zulme uğrayan konuşmuş ve duyurmuş olsaydı. Bu iş bugün, bu noktaya gelmezdi. Şimdi mesela; sadece Kağıthane'deki O yurt mu yıkıldı? Açıklasın cemaat. Kaç tane yurtları yıkıldı? Kaç tanesi kapatıldı? Kaç tane programlar iptal edildi? Başka cemaatlerde açıklasın. Benim bildiklerim var. Hiçbirisi sesini çıkartmıyor. Kütüphanesi kapatılmış, medresesi kapatılmış, yurdu kapatılmış birçok cemaat var ama seslerini çıkartmıyorlar. Sadece bir tane bina yıkıldı gibi… Halbuki yıkılan bir sürü var. Kapatılan bir sürü var. Bir sürü konferans iptal ediliyor. Büyük bir baskı var. Ama konuşmadıkları için bunlar duyulmuyor. Ben herkesi konuşmaya davet ediyorum.