Cezaevi Telefon Görüşmeleri – 57 – 04 Ekim 2019
8 Şubat 2018 tarihinden beri haksız bir şekilde Bolu F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin, 04 Ekim 2019 tarihinde ailesi ile yapmış olduğu telefon görüşmesinin ses kaydı yayında.
Devamı için bizi takipte kalınız…
Alo Selamün Aleyküm
Ben Alparslan Kuytul…
Nasılsın, iyi misin? Çok şükür ben de iyiyim. Çocuklar da iyi inşallah? İyi, söylemek istediğin bir şey var mıydı?
Onlar karar verdiklerini zannediyorlar da aslında kararı veren Allah’tır. Elbette bunda bir hayır vardır. Önemli değil biz iyiyiz çok şükür sorun yok. Bizim inşallah günahlarımız azalsın onların da günahı çoğalsın. Allah en sonunda intikamımızı alacaktır onlardan. Yok üzülmeye gerek yok. Ben iyiyim hamdolsun.
İnsanlar koyunları adak olarak adıyorlar. Hanne, kızı Meryem’i Allah’a adadı, bense kendimi adadım, Tevhid sancağı yere düşmesin, İslam Medeniyeti yeniden kurulsun, uyuyan ümmetimiz uyansın, kula Kulluk yapılmasın, Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olsun diye… Mazlumların sesi olmak için, imanların kurtulması için, iman etmeyenlerin iman etmesi için, İslam’ın ve Müslümanların izzetini ve gerçek İslam’ı ortaya koymak için… Müslümanların şerefini korumak için her şeyi göze aldım. Görünmek istenmeyenleri gördüm ve gösterdim, duyulmak istenmeyenleri duydum ve duyurdum. Mazlumlar umudunu kaybetmesin, Allah ve Müslümanlar hakkında suizanda bulunmasınlar diye zindanı göze alıp hakikatleri haykırdım.
Küçük bir tohumdum, Rabbim beni toprağa gömdü ve ben toprakta yok oldum. Aslında o zaman var oldum. Filiz verdim, toprağın karanlığına, rutubetine sıkıştırmasına katlandım. Zaman oldu soğukta üşüdüm, zaman oldu yağmurda titredim. Sonra Rabbim beni büyüttü ağaç yaptı. Benden binlerce tohum toprağa döküldü, bir kısmı düştüğü yerde filizlendi, bir kısmını rüzgâr uzaklara taşıdı oralarda yeşerdi. Kimi çürüdü kimi filiz verdi kimi fidan oldu ve yavaş yavaş meyve vermeye başladı.
Allah sevgisi, çocuklukta; dava sevgisi, lisede kalbime yerleştirildi. Davayı anladığım günden beri yerimde duramadım, mesafe alamasam da yerimde zıpladım durdum. Ümmetin durumunu anladığım günden beri kendimi düşünemedim. Yaşıtlarım para, meslek veya makam düşünürken bunlar benim dünyama hiç giremedi. Çünkü kalbim Allah ile ve O’nun davası ile doluydu başka şeylere yer kalmamıştı. Geriye dönüp baktığımda ben de inanamıyorum. Bir gencin tek başına bir şeyler yapma gayretini, dünyevi zevkleri ve dünyevi istikbali düşünmeyip sadece Müslümanların kurtuluşunu ve Allah’ın hâkimiyetinin gerçekleştiği İslam Medeniyetini düşünmesini… Tüm cahilliğime ve acizliğime rağmen böyle bir idealimin olmasını ben de anlayamıyorum.
35-40 yıllık çileli hayatıma baktığımda bunun benim eserim olmadığını, olamayacağını anlıyorum. Bu, Allah’ın yönlendirmesi idi bana ait değildi. Tıpkı bir tohumun ağaç olması ve meyveler vermesinin kendi marifeti olmaması gibi. Allah, kullarını yükselmeleri için yönlendirir. Birçok kimse gibi ben de yönlendirildim. Benim yaptığım sadece bu yönlendirilmeye razı olmak ve teslim olmaktı. Gerisi Rabbime ait…
İslam’ın asil duruşunu göstermeliyiz. Bilmeyenlere öğretmeli, bilenlere hatırlatmalıyız. Zalimin karşısında izzetli, mazlumlara merhametli olmayı göstermeliyiz. İnsanlığın ne olduğunu öğretmeliyiz. Değerli şeylere değer vermeyi kömür için elmasın feda edilemeyeceğini öğretmeliyiz.
RAHATSIZ OLDULAR!
Tek gayem, tek hedefim oldu. Gayem: Allah rızası, hedefim: İslam medeniyetine ulaşmaktı. Göklerde Allah’ın iradesi gerçekleştiği gibi yeryüzünde de O’nun iradesinin gerçekleşmesi, O’nun istediği medeniyetin kurulmasaydı. Bunun için topluma öncülük yapacak Öncü Nesiller yetiştirmek lazımdı. Ben onu yapmaya çalıştım ama birileri bundan rahatsız oldular ya da ben birilerini rahatsız ettim. Kendi dediklerinin olmasını isteyenler memleketi istediği gibi idare etmek isteyenler ben, “Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalı” deyince rahatsız oldular. Haramlarla dolu bir hayat tarzını ve batı medeniyetini isteyenler ben, “Biz medeniyetimize dönüyoruz” deyince rahatsız oldular. Irk esasına dayalı ulus devleti isteyenler ben, “Ümmet olmalıyız. Müminler kardeştir ve bir ümmettir” deyince rahatsız oldular. Kitleleri kendilerine itaat ettirenler ben, “Kullara değil Allah'a itaat etmeliyiz. Kullara kulluk değil Allah’a kulluk yapmalıyız” deyince rahatsız oldular. Her haksızlığa ve haramlara sessiz kalan Müslüman modelini isteyenler ben, haksızlıklara, zulümlere ve haramlara karşı çıkınca rahatsız oldular. Siyasetlerini eleştirmeyen aksine alkışlayan Müslüman modeli isteyenler o modeli reddedip siyasetlerini eleştirince rahatsız oldular. Düzenlerini eleştirmeyen laikliğe razı olan Müslüman modeli isteyenler ben düzenlerini eleştirince rahatsız oldular. Mevcut durumdan rahatsız olmayan ve mevcudu muhafaza etmek isteyen yani muhafazakâr Müslüman modeli isteyenler ben mevcudu kabul etmeyip muhalefet edince rahatsız oldular. Siyasetten anlamayan, düşünmeyen düşünse de konuşmayan idarecileri sadece alkışlayan ve onlara dua eden hoca modeli isteyenler yanlış ve haksız siyasetlerini eleştiren bir hoca olmamdan rahatsız oldular. İnsanları hikâyelerle ya da ahlaki birtakım meselelerle uyutan hoca modeli isteyenler ben, davası olan ve yeryüzünde hâkim olmak için gelmiş olan bir din anlatınca rahatsız oldular. Sadece tabiat olaylarını ve gökleri idare eden idarecilerin işlerine ve siyasetlerine karışmayan, hükümler göndermeyen bir Allah isteyenler tabii ki İslami açıdan siyasetlerini eleştiren bir hoca olmamdan rahatsız oldular. Allah’a bile vermedikleri yetkiyi tabii ki bir hocaya vermek istemediler. Allah’a bile yetki vermek istemediler, bana mı vereceklerdi?
Hakimiyeti millete verdiklerini iddia edenler hakimiyeti Allah’a bile vermediler, insanlara mı verecekler? Hakimiyeti ellerine geçirmişler ve istedikleri gibi yapıyorlar sonra da “Hakimiyet milletindir” diyorlar. Hâkimiyeti Allah’a vermeyenler millete verir mi? Buna ancak saflar inanabilir. Kendilerine beyat etmemi isteyenler onlara beyat etmeyince çıldırdılar. Önce iftira sonra da zindana attılar. Bana boyun eğdirmek isteyenler dik durmamdan, izzetli bir Müslüman ve onurlu bir insan olmamdan rahatsız oldular.
RAHATSIZ ETMEYE DEVAM EDECEĞİM!
Evet ben rahatsız ettim, etmeliydim! Uyarma görevimi yerine getirmek zorundaydım. Evet ben rahatsız ettim ama rahatsız etmek için değil görevimi yerine getirmek için rahatsız ettim. Doğruyu göstermek için rahatsız ettim. Evet rahatsız ettim ama mazlumları savunmak zorundaydım. Beni dinleselerdi bu kadar hata yapmaz bu kadar günaha girmezlerdi. Dinlemediler, zindana atıp susturmayı tercih ettiler. Ben sussam talebelerim susmaz, talebelerim sussa hakikat susmaz, Tevhid susmaz… Bunu hesaba katmadılar. Kendilerini dindar olarak gösterenler Kur’an’ın bakışıyla siyasetlerini eleştirdiğim zaman dindar olmadıkları ortaya çıkacak diye rahatsız oldular. Varsınlar olsunlar. Hakikat her zaman üstündür! Ben rahatsız etmeye devam edeceğim…