Av. Sabahattin Gümüş Alparslan Kuytul Hocaefendi ve Furkan Vakfı Davası Hakkında Konuştu
Sabahattin bey şuan da Türkiye’nin gündeminde olan bir davanın avukatısınız. Alparslan Kuytul Hocaefendi'nin şu andaki duruşması, önümüzdeki ay olacak duruşması ve geçen ay olmuş olan duruşması Türkiye’de ilgiyle takip edildi.
Merak ediliyor gerek Furkan Vakfı gönüllülerinin, Türkiye kamuoyunun hatta yurt dışındaki izleyici ve takipçilerinin gerçekten merak ettiği, zaman zaman bize sorma gereği duyduğu bir davadır.Siz bu davanın avukatı olarak evvela geçtiğimiz ay 8 Kasım’da olan duruşmayla ilgili genel bir değerlendirmeniz var mı? Bunu önce alabilir miyiz?
Teşekkür ederim. Değerli arkadaşlar, saygı değer izleyiciler evvela Alparslan KUYTUL Hocaya vekaleten davasına gösterilen alakaya hoca adına, ona vekaleten teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Şimdi 8 Kasım’da ki duruşma öncesi Alparslan Hocamızla yaptığımız görüşmede, hocamızın hoş sohbetlerini de bildiğimiz için, savunmayı da geniş tutacağını tahmin ettiğimiz için: " Hocam önümüzde sadece 6 ana başlık var. Benim sizden istirhamım bu 6 ana başlıkla ilgili savunma yaparsanız, mahkemede biz daha rahat ederiz.” diye bir naçizane uyarıda bulunmuştum. Duruşma başladığında aynı uyarıyı başkan da yaptı. Sadece 6 tane konun var. Hocamız haklı olarak, hakkındaki suçlamalarla ilgili savunmasının tam olarak anlaşılabilmesi için evvela kendisinin niyetinin, kastının, amacının ne olduğunu, sözlerinin tefsiri yapılırken, kastı aşan bir yorum yapılmasın, buna göre de kendisi hakkında bir suçlama da yapılmasın diye özel bir ihtimam gösteriyordu. Hocam bunda haklıdır. Bir insanı tanımadan onun demecindeki, beyanındaki kastı tam olarak yorumlamanız, tespit ve teşhis etmeniz tam olarak mümkün değildir. Hocamızın yargılanmasına konu olan bu 6 demecinin içeriğine bakıldığında, içerisinden bir cümleyi cımbızlayarak çekip, diğer kısımlarını yok sayarsanız, hocamız hakkında çok rahat suçlamalarda bulunabilirsiniz ama hocamızın niyetini, muradını çok iyi bilirseniz, buradaki konuşmayı da bir bütün olarak ele alırsanız, içinden cımbızlama yapmadan ele alırsanız, hocamızın aslında böyle bir kastı olmadığını tamamen ülkeyi ve dolayısıyla kendisini yöneten insanların yanlışlarını tespit ve eleştiri noktasında bir takım düşünce açıklama hürriyetinden kaynaklanan hakkını kullandığını görürüz. Burada bir suçlama yok, burada herhangi bir örgütü övme, herhangi bir örgüt yararına onun menfaatine, ona sempati duymayı teşvik edecek bir açıklama yok. Ne var? Bunların beyanatlarını, içeriklerini bir bütün olarak ele aldığınız zaman, tamamında aslında hükümette bulunan siyasi partinin kararlarının ve icraatlarının eleştirilmesi var. Bu anayasal bir haktır. Bundan suç olmaz, bu bir suç değildir. Anayasamızın 26. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşme ’sinin 10. maddesi insanlara bu hakkı verir. Fikir , düşünce açıklama hürriyeti ve eleştiri hakkı. Hocamız aynı yargılandığı beyanatlarla ilgili malumunuzdur Adana 22. Asli Ceza Mahkemesinde de yargılandı, oradan beraat aldı. Ve o beraat kararı Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istinafa götürüldü, bölge adliye mahkemesine ve oradan da kesinleşti. Yani şimdi kesin bir beraat kararımız var elimizde, aynı nitelikteki açıklamalarından dolayı. Aslında bu eleştiri dozunun ağırlığından dolayı böyle bir soruşturmaya maruz kaldığını biz nereden anlıyoruz? Hocamızın tutuklanmasına vesile olan, neden olan Sulh Ceza Mahkemesi kararında görüyoruz. Bu dosyadaki en vahim hukuki vesika bu tutuklama kararıdır. Çünkü hukuki değil. Tutuklama sebepleri bakınız, 5200 sayılı ceza mahkemeleri kanunu 100.maddesinde tahlidi olarak sayılmıştır.Ancak buradaki gerekçelerle bir insana tutuklama kararı verebilirsiniz;
- Adamın firar şüphesi olacak,
- Adamın delilleri karartma ihtimali
- Bu konu bir takım teşebbüsleri olacak,
- Sabit ikametgah sahibi olmayacak
- Veya 100. maddenin 3.fıkrasında belirtilen katalog suçlardan olacak ki tutuklanacak.
Örneğin bu tutuklama kararından mahkeme sadece bunu deseydi diğer siyasi beyanatı hiç eklemeseydi, gerekçedeki kararını derdim ki hukuki bir karardı.Şunu diyebilirdi işte katalog suçtur, yardım yataklıktan suçlanıyor. Şimdi hocamıza yönelik soruşturma aşamasındaki en önemli suçlama nedir? Terör örgütü üyeliği. Suç Ceza Mahkemesinin kararından aynen okuyorum: "Şüpheli Alparslan Kuytul hakkında her ne kadar silahlı terör örgütüne üye olmaktan tutuklamaya sevk edilmiş ise de suç vasfının değişme ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğu yani terör örgütü üyeliği burda yoktur. "Burada bir terör örgütü üyeliği söz konusu dahi olamaz ileride bu suç vasfı değişecek. Daha baştan söylüyor bunu. Sonra dönüyor aynı mahkeme, mahkeme değil aynı hakim diyor ki : "Suç vasfının terör örgütü propagandası olarak değerlendirilebileceği, şüpheli Alparslan Kuytul’un Afrin operasyonu ile alakalı yayınladığı konuşmalarının kamu düzenini bozacak, halkın vicdanını yaralayacak, toplumda infial oluşturacak nitelikte olduğu,
Ben arada şunu sormak istiyorum.O da merak edilen bir konu.Sizin gibi bir çok avukat , hukukçu hatta siyasi bazı kesimler gördüğü zaman bunun hiçte tarafsız bir iddianame olduğunu söylüyorlar.
Bakın iddianamede yazsa bu hukuki anlamda hiç kıymet ifade etmez. Bakın bu kararda yazıyor beyefendi. Bu hakimin kararında yazıyor. Hakim kararını hukuki gerekçeye dayandırmak zorundadır. Hukuki gerekçeye dayanmayan bir kararın hukuki olması mümkün değildir. Ki bu da tutuklama kararının gerekçesidir, şuanda size okuduğum. Neden tutuklandığını açıklıyor hakim ve hakim açıkça diyor ki aslında sen propaganda yapmış olabilirsin, belki o bir ihtimal. Ama sen terör örgütü üyesi değilsin ancak sen Afrin Operasyonu ile ilgili yaptığın beyanatlarla, yaptığın eleştirinin dozuyla , orada aslında önemli olan ,eleştirinin dozu. Siyasi iradenin hoşuna gitmedi bu, bu nedenle senin "tutuklanman gerekiyor."
Aslında sebep bu yani. Bunla ilgili soruyu ben ileride soracaktım.
Avukat: Davanın, yargılanmanın asıl sebebi , bardağı taşıran son damla bu. Hakim de bunu açık ve net çekinmeden ifade ediyor. Bu konuda ben bir hususu daha belirteyim. Geçenlerde İstanbul Barosu eski başkanlarından Turgut Kazan Adana’da misafirimizdi. Direk bunu sordu, bu kararın gerekçesini sordu. Ben böyle bir şey duydum, avukatı da sizmişsiniz bu doğru mu? Maalesef doğru. İnanamadım bunu bana gönderebilir misiniz dedi. Yarın ceza hukukçularının yaptığı bir konferans var, orada kullanmak istiyor.Olur dedim al, metin olarak kendisine gönderdim ve onu kullandı. Bakınız yani hukuki olması gereken, hukuki gerekçeye dayanması gereken kararın siyasi bir mecraya çekilmesi davayı ne hale getiriyor! Devamı İçin Takipte Kalınız...