Anne Baba Kavgaları En Çok Çocukları Vuruyor
Bazen de ebeveynler arasında, çocuğun bakımı ve eğitimiyle ilgili konularda anlaşmazlık olur ve anne-baba sanki ‘ben daha iyi ebeveynim’ demek ister gibi gizli bir otorite yarışına girer. Böyle bir konuyu çocuğun önünde tartışmaya gerek yok. Hatta hatalı tarafın bunu kabullenmesi ve diğer tarafı karalamaması çocuk için en doğru olanıdır.
” Hiç tartışmayan, kavga etmeyen eşler azdır. Peki, bu durumda çocuklar ne hisseder? Ebeveynler kesinlikle çocukların yanında tartışmaktan kaçınıp steril bir ortam mı sağlamalı? Yoksa ‘uygarca’ tartışmayı başararak, görüş ayrılıklarının bulunabileceğini de göstermeli mi? Kesin olan, çocuklar anne-babalarının kavga etmesinden hiç mi hiç hoşlanmıyor. Daha fenası güvende hissetme duyguları sarsılıyor. Anne-babanın sadece birbirlerini değil, kendilerini de sevmediğini düşünüyor.
Anne ve Babanın Sürekli Kavga Etmesi Çocuğun Ruh Sağlığını Bozar: Huzurlu bir aile ortamında yaşamak, hemen her çocuğun en çok ihtiyaç hissettiği hususlardan birisidir. Özellikle kişilik yapısının şekillendiği “ilk çocukluk döneminde” çocuğun huzurlu bir aile ortamında bulunması psiko – sosyal gelişimi açısından büyük bir önem taşımaktadır. “Huzurlu aile”den kastımız; ailedeki her ferdin kendisini değerli hissettiği, ailenin bir parçası olmaktan ötürü mutluluk duyduğu ve kendisini rahatlıkla ifade edebildiği ailelerdir. Huzurlu aile fertleri arasında kuvvetli bir sevgi ve saygı bağı olduğu için bu ortamlarda yetişen çocuklar, ruhsal yönden güçlü ve dengeli bireyler olmaktadır. Hayattaki sıkıntılar karşısında dirençli ve dirayetli olan bu çocuklar, çoğunlukla toplum tarafından yüksek bir kabul görürler. Anne ile Baba Arasındaki Çatışma Ailedeki Huzura Gölge Düşürür: Hemen her ailede zaman zaman bazı çatışmalar - gerginlikler yaşanabilir. Bu tarz çatışmalar normal olduğu gibi, çocuğun psikolojik durumunu da fazla örselememektedir. Fakat bu çatışmaların çok sık tekrarlanması ve eşlerin birbirlerini boşamakla veya öldürmekle tehdit etmesi çocuğun ruhsal dünyasında büyük fırtınalar koparmaktadır.
Çocuklar bu tarz kavgaların mahiyetini tam olarak kavrayamadığı için en kötü – en karamsar senaryolarla yaşadıkları bu durumu değerlendirirler. Anne ve babasının ayrılacağını, onu terk edeceklerini, bundan sonra yalnız kalacağını vs… düşünür. Hatta bazen de anne ile baba arasındaki kavganın sebebinin kendisi olduğunu bile düşünebilir. Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Gözde Luz bu konuda şu bilgileri verir: “Eşler arasında sık sık şiddetli kavgalar yaşanan bir evde, çocuğun bu durumdan etkilenmemesi düşünülemez.
Çocuklar bu durumdan dolayı kendilerini suçlar, ailesi tarafından sevilmediklerini düşünürler. Öte yandan aynı çatı altında yaşayıp da çocuğun yanında tartışmamak çok zor. Aslında doğru olan, çocuğun yanında küçük tartışmaları bırakıp diğer ebeveynle aynı fikirde olduğumuzu göstermektir. Tartışma konusu önemli olsa bile, karşılıklı hakaretler, özellikle şiddet ve öfke, iki tarafın da kendisine hâkim olmasını zorlaştırır ve kavganın daha da büyümesine neden olur. Şiddete şahit olmak, en az şiddete maruz kalmak kadar yaralayıcı olabilir. Kavgaların bu noktaya gelmeden sonlanması önemli. Bazen de ebeveynler arasında, çocuğun bakımı ve eğitimiyle ilgili konularda anlaşmazlık olur ve anne-baba sanki ‘ben daha iyi ebeveynim’ demek ister gibi gizli bir otorite yarışına girer. Böyle bir konuyu çocuğun önünde tartışmaya gerek yok. Hatta hatalı tarafın bunu kabullenmesi ve diğer tarafı karalamaması çocuk için en doğru olanıdır.” Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul ise aile içi tartışmaların çocuk üzerindeki olumsuz etkilerini şöyle ifade eder: “Çocuklar 2-3 yaşından itibaren anne-babaların kavgalarından etkilenirler.
Daha büyük çocuklar da ayrılacakları kaygısı yaşar. Tartışma ortamı çocukları huzursuz, sinirli, huysuz yapar. Erkek çocuklar bu ortamda daha saldırgan ve öfkeli davranırlarken, kızlar içlerine atıp daha duygusal tepkiler verebiliyor. Okul döneminde ders başarıları düşebiliyor. Aileden uzaklaşıp, yanlış alışkanlık ve davranışlara yönelebiliyorlar. Ebeveynlerinden bu modelleri öğrenen çocuklar, ileriki yaşlarda istemeseler de benzer davranışları sürdürebiliyorlar. Bu, onlar için öğrenilmiş bir alışkanlık oluyor.”
Çocuklar olayları kendi üzerlerinden okur. Okul öncesi ilk çocukluk yıllarında, anne-babasının kavgasını ‘birbirlerini sevmiyorlar, dolasıyla beni de sevmiyorlar’ şeklinde okur. 7-8 yaşından itibaren daha somut düşünmeye başlayınca, detayları fark eder. Örneğin 9-10’lu yaşlarda suçlu arayışı başlar. ‘Hangisi hatalı ve yanlış, hangisi daha fazla sorun yaratıyor’u düşünür. Yani taraf belirlemeye başlar. Ergenlik çok daha sıkıntılı! Zaten dışarıya yönelmeye ve arkadaş ilişkilerinin önemi artmaya başlar. Bu süreçte aile içi kavgalar, ergenleri iyice uzaklaştırabiliyor. Evdeki huzursuz ortamdan etkilenen çocuklarda tırnak yemek, yalan söylemek, uyku bozukluğu, idrar kaçırmak ve saldırganlık gibi belirtiler zuhur eder. Bazıları her şeyi kavgayla ve sınır zorlamayla halletmeye çalışır. Bazıları ise tam tersi, fazlasıyla tolere eden ve rekabete girmekten kaçınan çocuklar haline dönüşür. Bu Süreçte Ebeveynler Nelere Dikkat Etmelidir? Aile içinde meydana gelen sürtüşmelerde anne - babanın kontrolünü kaybetmemesi ve çocuğu dehşete düşürecek hareketlerden uzak durması gerekir. Özellikle babanın, anneye karşı fiziksel şiddet uygulamaması büyük önem taşımaktadır. Kavga sürecinde çocuğa “hakemlik” rolü verilmemelidir. Anne veya baba, çocuğu yanına çekmeye çalışmamalı ve taraf tutması için çocuğa baskı yapmamalıdır. Çatışmalarda “boşanma - ayrılma - terk etme” gibi ifadelerin yanı sıra “öldürme - intihar etme” gibi tehditlerin de ulu orta kullanılmaması gerekir. Bu ifadelerin sıkça kullanılması, çocuğun aile içindeki ufak sürtüşmelerde bile büyük bir kaygı yaşamasına sebep olacaktır. Kavga esnasında anne veya babanın “eski defterleri” açmaması çok önemlidir. Çünkü bu durum kavgayı alevlendirmekten başka hiçbir işe yaramadığı gibi evdeki kaosun da devam etmesine sebep olacaktır.* * Akın Yıldırım’ın konuyla ilgili yazısından istifade edilmiştir.