Alparslan Kuytul'dan: "İman-ı Hakikiye Ulaşmak"
İki yıla yakın bir süredir cezaevinde bulunan Alparslan Kuytul Hocaefendi ailesi ile yapmış olduğu 10 dakikalık telefon görüşmelerinde talebelerine ve sevenlerine telefon görüşmesinde; "Mahlukatı tefekkür etmeden marifetullaha, marifetullaha ulaşmadan muhabbetullaha, muhabbetullaha ulaşmadan iman-ı hakikiye ulaşılamaz. ”dedi.
Ses kaydının ilgili kısmı;
Tüm arkadaşlarımızın hepimizin, sen de dahil tefekkür üzerinde durmamız lazım. Mahlukatı tefekkür etmeden marifetullaha, marifetullaha ulaşmadan muhabbetullaha, muhabbetullaha ulaşmadan iman-ı hakikiye ulaşılamaz.
Kim, iman-ı hakikiye kavuşmak istiyorsa bu sırayı takip etmesi lazım. Allah’ı tanımanın en kolay yolu mahlukatı tefekkür etmektir. En etkilisi odur. Mahlukat üzerinde kafa yormayan insan Allah’ı tanıyamaz. Allah’ın ilmini ve kudretini tanıyamaz.
Marifetullaha ulaşmayan insan, Allah sevgisine ulaşamaz. Allah sevgisine ulaşmayan Allah yolunda mücadele etmez. Allah sevgisine ulaşmayan kötü ahlakından kurtulamaz. Allah sevgisine ulaşmayan günahlardan kurtulamaz ve muhabbetullaha ulaşmamış iman eksiktir. Muhabbetullaha ulaşmadan imanın tadına ulaşılamaz. Hatta muhabbetullaha ulaşmadan tam ihlas ile amel yapmak da mümkün olmaz. Çünkü tam ihlasla amel yapabilmek şey ile mümkündür yani insanın kime ibadet yapıyorsa, kim için yapıyorsa onu sevmesi ile mümkündür. Yani Allah’ı sevmeden aslında Allah için ibadet yapmak ya da bir hayır, hizmet yapmak mümkün olmaz. Mümkün olsa bile ihlaslı olmaz, tam ihlasla yapılmış olamaz. Onun için herkes kalbini kontrol etmeli. Kalpleri fethetmek muhabbetullaha ulaşmakla mümkün olur. Kul, Rabbini sevince Rab de kulunu sever, insanları sevdirir sözünü etkili kılar. Eğer doğruya davet ettiğimizden eminsek, doğruya çağırıyorsak, o zaman kalpleri fethetmek istiyorsak öncelikle kalpte Allah sevgisi yerleşmeli. O zaman Allah da bizi sever ve bizi sevdirir, sevildiğimiz zaman sözümüz etkili olur. Aksi halde söz etkili olmaz.
Tabi yine de şu da bir gerçek ki her işiten de duymaz, her duyan da anlamaz, her bakan görmez, her gören anlamaz. Duymak, görmek ve anlamak, kalp başka sevgilerden boşalınca mümkün olur. Anlatanın da kalbinde Allah sevgisi olması, başka sevgilere yer kalmaması icab eder. Dinleyenlerin de aslında öyle olması icab eder. Aksi halde duymaz, görmez, anlamaz. Çünkü kalbi zaten başka sevgilerle doludur. Onun için de o kalbe artık Allah girmemektedir. Laf anlamamaktadır. Yani gerçek bir mümin olabilmek aslında muhabbetullaha ulaşmakla mümkün. Yoksa Müslüman olarak kalırız yani. Müslümanız ama mü’min olamayız.
Cezaevi Telefon görüşmesinin tamamını dinlemek için