Alparslan Kuytul Hocaefendi Zanka TV’de Soruları Yanıtladı-9
Alparslan Kuytul Hocaefendi Zanka TV’nin konuğu oldu. Zanka TV’de katıldığı programda sorulan soruları cevaplayan Alparslan Kuytul Hocaefendi, ilmi-siyasi bir çok konuya açıklık getirdi. Çok sayıda izleyici tarafından takip edilen programda Alparslan Kuytul Hocaefendi’ye yöneltilen sorular ve verdiği cevaplar şu şekilde;
Size göre toplum hangi yolu izlemeli? Yani Allah'ın kanunlarından bahsettiniz. Allah bize hangi yolu gösteriyor? Niye bu kadar ayrım var? Bu da mı bir sınav? Bunlara nasıl cevap verirsiniz?
Alparslan Kuytul: Şimdi mezhepler açısından soruyorsanız; mezhepler aslında bir ilim adamının Kur’an’dan ve sünnetten anladığıdır. Onun yaptığı bir yorumdur. O işin uzmanı olanlar okur, düşünür, anlar ve yorumunu söyler. Bu kaçınılmaz bir şeydir. İnsan olmanın gereği, insanlar farklı düşünür. Mezhep aslında fıtratın, insan olmanın gereğidir. Nasıl ki mesela başka konularda da farklı düşünüyoruz. Bir cümleyi okuyoruz ama icabında farklı anlıyoruz. Bir olaya bakıyor ve farklı yorumlar yapıyoruz. Mezhepler aslında insan olmanın icabıdır. İnsanın olduğu yerde farklı yorumlar olur. Bu esasında İslam’ın zenginliğini gösterir.
Sunucu: Bu Kur'an ayeti olsa bile olur mu?
Alparslan Kuytul: Kur’an ayetinin Allah kelamı olduğu kesindir. Ama manası şu mu yoksa bu mu? Bazı yerlerde iki, üç ihtimal oluyor. Sadece onun ayet olduğu kesindir. Ama o neye dalalet ediyor, onun manası nedir? Bunlar bazen delaleti kat'i olur. Bunu da başka ayetlerle, başka hadislerle, alimlerin görüşleriyle, peygamberimizin hadisleriyle biliyoruz. Onun manası burada delalet kat'idir. Ama bazen de delaleti zannî olur. Yani mana bu mu? Şu mu? Burada bir zan meydana gelmektedir. İşte burada iki mezhep ortaya çıkmaktadır. Bu ilmi bir konudur.
Sunucu: Bu yoruma göre; Birinin daha yanlış olduğunu göstermez mi?
Alparslan Kuytul: Biri doğrudur.
Sunucu: Tamam. Biri doğrudur, diyorsunuz.
Alparslan Kuytul: Her zaman, doğru bir tanedir. Ama hangisidir bilemeyiz. Çünkü bize vahiy gelmiyor. Şimdi bu böyle anlıyor, bu da böyle anlıyor. İkisi de mümkündür. Arapça olarak baktığınız zaman, Kur'an bilgisiyle, Kur'an bütünlüğü içerisinde bu mezhep alimleri; büyük müçtehitler yani Kur'an'ı, hadisleri bizden çok iyi bilen insanlar, ‘burda böyle bir mana görüyorum’ diyorsa orada o mana vardır. O işin uzmanı o. O öyle diyorsa, öyledir. Doğru olmayabilir ama onun, orada o manayı görmesi gayet normaldir. Bize de vahiy gelmediği için, hangisi doğru onu biz bilemediğimiz için şunu söylüyoruz: “Hangi mezhepten isek bizim görüşümüz odur.” Doğrudur ya da yanlıştır. Muhalifimin görüşü yanlıştır ama doğru da olabilir. Bütün alimlerimizin tarih boyunca söylediği söz budur. Ben Kur’an’dan, hadisten bunu böyle anladım, böyle yorumladım, bence bu doğru ama yanlışta olabilir. Çünkü ben insanım ve bana onun yorumunun bu olduğuna dair bir vahiyde gelmedi. Bazı ayetlerde, hadislerde mananın ne olduğu kat’idir. Bütün alimlerin hepsi bazı konularda ittifak etmişlerdir. İttifak ettikleri konularda mezhep yok, ittifak vardır.
Mezhep; yol demektir. Bir yorumdur. Farklı bir bakış açısıdır. Her ayette her hadiste böyle birşey yoktur. Bazı yerlerde vardır, ordan da ortaya mezhep çıkmıştır. Her ayette bir mezhep ortaya çıkmaz.
Sunucu: Mesela ibadette farklar görüyoruz. Şii farklı, Sünni farklı, alevi farklı…
Alparslan Kuytul: Böyle şeyler ayette geçmez. Yani Kur’an’ı Kerîm namazı, orucu, zekâtı anlatmaz. Bunları kısa geçer. Kur’an’da “Egimussaleh ve êtüzzekeh” “Namazı kılın ve zekâtı verin” der. Bunları nasıl yapacağımızı peygamberimizden öğreniyoruz. O Kur’an’da ki ihtilaftan kaynaklanmıyor. Yani Hanefi, Şafi, Maliki, Şii vs. bunlar Kur’an’da ki ihtilaftan değil, bunlar hadislerde ki ihtilaflardan kaynaklanıyor.
Sunucu: Hadislerden kaynaklanıyor.
Alparslan Kuytul: Tabi, ordan kaynaklanıyor ve onların birçoğu detaydır. Yani hadislerin de birçoğunda ittifak vardır. Yine orda da birçok meselede ittifak var ama detaylarda ihtilaf vardır. Yani mesela namaz kılarken nasıl duracağız? Bununla ilgili iki rivayet var. Bir âlim: ‘Bence bu rivayet daha sağlam, daha ehil, insanlar da bunu söylemiş ve nakletmiştir’ diyor. Diğer âlim: ‘Hayır, bence şu rivayeti söyleyen râviler (onu rivayet edenler) bu işe daha ehiller. O yüzden bu rivayeti esas almalıyız’ diyor. Ben kısaca, kestirmeden anlatıyorum.
Sunucu: Bu gibi aslında. Çokta güzel anlatıyorsunuz ama bunun sonucunda insanlar birbirini öldürüyorlar.
Alparslan Kuytul: Hayır. İhtilaf bundan değil, bunlar detaydır.
Sunucu: Orda yoksa bir rant olayı mı var?
Alparslan Kuytul: Hayır yok.
Sunucu: İktidarlar, güç sahipleriyle ilgili bir şey mi?
Alparslan Kuytul: Tabi. Bir kere tarihte bu işin uzmanları olan; Hanefi alimleri, Şafi alimleri, Maliki’si vs.si hatta Şiiler, hiçbiri birbirini öldürmemiştir. Bu ilmi bir konudur.
Sunucu: Farklı bir yorum yapsa bile, ilmi bir konu olduğu için tartışıyorlardı.
Alparslan Kuytul: Evet.
Sunucu: Peki düşmanlık nereden doğuyor?
Alparslan Kuytul: Bunlar siyaset efendim, bunlar siyaset. Hiçbir ilim adamı başka bir ilim adamına görüşünden dolayı ne ‘kafir’ der ne onu öldürür ne de öldürülmesine fetva verir. Bunlar kardeşlerdir.
Caferilerin imamı; şimdiki İranlıların Şiilerin imamı Caferi Sadık Hz., İmam-ı Azam’ın hocasıdır. İmam Azam hocasının elini öper. İmam-ı Azam onun hakkında güzel sözler söyler. Ondan 2 sene ders almış, eğer o iki sene ondan ders almasaydım ‘ben helak olurdum. Ondan temel meseleleri, ilmimin temelini öğrendim’ diyor. İmam-ı Azam hocasını saygı ile anıyor. Yani bunlar arasında kavga yok, ilmi tartışmalar vardır. Zaten bir ilim adamına da yakışan budur. Cahiller kavga eder, cahiller savaşır ve birbirini öldürür. Bu alimlerde olan bir şey değildir. Zaman içerisinde iş menfaate dönüşüyor ve bunu yapan alimler değil, aslında başka siyasi hedefleri için izinden gittiğini söyleyenlerdir. Diyelim ki bir kısmı; Hz. Hüseyin'in kanını kullanıyor, onun kanı sayesinde kendisini iktidara getiriyor. Bir başkası, bir başkasını kendini iktidara getirebilmek için kullanıyor.
Bu insanoğlunun olduğu yerde de sosyalist hareketlerde de buna benzer şeyler görürsünüz. Faşist bir harekette de görürsünüz. Hristiyan’ında da Yahudi’sinde de görürsünüz. En az yine Müslümanlardadır.
Sunucu: En az bizdedir.
Alparslan Kuytul: Tabi. Yine en az bizdedir yani Hristiyan mezhepleri; Katolikler, Ortodokslar yıllarca, asırlarca savaştılar. Bizde öyle bir savaş yok.
Sunucu: Onlar çok sert savaştılar.
Alparslan Kuytul: Onlar, çok sert savaştılar. Bizde mesela; tarihte Hanefilerle-Şafilerin savaşı yoktur.
Sunucu: Protestanlar ondan sonra mı doğdu?
Alparslan Kuytul: Tabi. Protestanlık; Hristiyanlıktan sonra çıkan bir mezheptir.
Sunucu: Katoliklere karşı çıkmıştı. Martin Luther miydi?
Alparslan Kuytul: Evet. Bizim mezhep alimlerimizde böyle bir anlayış yoktur. Birbirine karşı saygılıdır. ‘Ben böyle düşünüyorum ama benimki yanlış da olabilir, senin ki bana göre yanlış ama doğru da olabilir’ diyor. İşte bu, ilim adamının terbiyesidir.
Sunucu: Bu yorum güzel oldu. Teşekkür ederim. Aslında ‘yorum farkı vardır, alimler ortak nokta da buluşurlar’ diyorsunuz. Siyasi anlamda çıkarı olanlar da savaşabiliyorlar. Ki burda görüyoruz.
Dinlemek için Tıklayınız;