22 Nisan Olayları Mahkemesinin 12. Duruşması!
22 Nisan 2017 tarihinde Adana Atatürk Parkında yaşananlar baskı ve hukuksuzluğun açık göstergesi olmuştu.
Hafızalara kazınan görüntülere sahne olan 22 Nisan günü Adana'da neler yaşandı?
Furkan Gönüllüleri, Mavi Marmara şehitlerine “Manyak Tipler” diyen gazeteciyi protesto etmek için basın açıklaması yapmak istediler. Basın açıklamasına katılmak için gelenler Atatürk Parkında toplanmaya başladılar. Ancak henüz yolcu otobüsünden inerken biber gazlı müdahaleye maruz kalan gönüllüler bir anda şaşkınlığa uğradılar. Emniyet Görevlileri, hukuksuz ve orantısız müdahale ile oraya gelen hatta yaklaşan herkese şiddetle müdahale etmeye başladı.
Furkan Gönülleri, Emniyet Görevlilerinin bu tavrına karşı, yapmak istedikleri etkinlik ile alakalı bir yasaklama kararı olup olmadığını sormaya çalışsalarda bir cevap alamıyor sadece dağılmaları isteniyordu. Israrla yasak olduğunu söyleyen Emniyet Görevlileri yasaklama kararını içeren resmi bir evrak gösteremediler. Çünkü öyle bir evrak yoktu.
O güne dair Valilik tarafından çıkarılan yasaklama kararı Pazar günü yapılmak istenen ve son dakika iptal edilen kutlu doğum ile ilgili konferans ve bu konferans ile ilişkili etkinliklerdi. Ancak Furkan Gönüllülerinin yapmak istedikleri etkinlik Mavi Marmara Şehitlerine Manyak tipler diyen gazeteci ile ilgiliydi ve bu yasak kapsamına girmiyordu. Ancak Emniyet Görevlileri, yetkilerini aşıp kendilerini Vali yerine koydular ve basın açıklamasının yasak olduğuna karar verdiler!
Emniyet mensupları o gün oraya gelen kadın erkek, genç yaşlı herkese müdahale etmeye başladılar. Müdahale için gereken yasal prosedürleri umursamadan orantısız ve ani bir şekilde basın açıklaması yapmak isteyen vatandaşlara müdahale ettiler. Müdahaleler esnasında bütün tahriklere rağmen polise karşı hiçbir şey yapmayan 95 kişi gözaltına alındı. Onlarca tomanın yer aldığı olayda polis Furkan gönüllülerine joplarıyla saldırdı.
Bir kadının başörtüsünün yine kadın bir polis tarafından çekildiği o anlar Türkiye tarihine kara bir leke olarak kazındı. Yine ters kelepçeli bir vatandaşa tekme atan polisin yaptıkları da aynı şekilde utançla karşılanmıştı.
Bayanlara ve çocuklara biber gazları sıkılıyor, Furkan Gönüllüleri bir taşkınlık yapmaları için açıkça tahrik ediliyordu.
Peki bu sırada Furkan Gönüllüleri ne yapıyordu?
Kendilerine biber gazlı su sıkan polislere gül uzatıyorlardı.
Kendi sıktıkları biber gazından gözleri yanan emniyet mensuplarına süt veriyorlardı.
O hengamenin içinde dahi çiçeklere basmamak için birbirlerini uyarıyorlardı.
Bütün tahriklere rağmen duruşlarını bozmuyorlar, çevreye ve polislere asla zarar vermiyorlardı.
Bu kin, bu gaddarlık, bu acımasızlık, bu merhametsizlik nedendi? Yasal haklarını kullanmak isteyen insanlara karşı bu muamelenin sebebi neydi?
Polislerin Alparslan Kuytul Hocaefendi’ye yaptıkları ise gerçek niyetlerini ve hedeflerini ortaya çıkardı. Alparslan Kuytul Hocaefendi, olaylar başladığında henüz olay yerine gelmemişti. Olaylar başladıktan sonra kendisi de Atatürk parkına giderken Stadyum caddesinde arabası durduruldu. Bu sırada 3 tane toma Alparsla Kuytul Hocaefendi’nın arabasına doğru yönlerini çevirmişlerdi. Arabadan iner inmez 3 toma doğrudan Hocaefendi’yi hedef alarak tazyikli ve biber gazlı su sıkmaya başladı. Kalabalıkları dağıtmak için kullanılan TOMA’lar açıkça bir insanı hedef alıyordu ve adeta silah gibi kullanılıyordu.
Yapılan bütün zulümlere rağmen haklarından vazgeçmeyen Alparslan Kuytul Hocaefendi ve Furkan gönülleri , müdahale nedeniyle Merkez parkına doğru gittiler. Alparslan Kuytul Hocaefendi ve Furkan gönüllülerinin merkez parka olduğunu duyunlarda oraya yönelmeye başladılar. Civa misali tekrar birleşen Furkan Gönüllülerinin peşini emniyet görevlileri burada da bırakmadı. Çiçeklerle süslenmiş parka hiç acımadan TOMA lar ile girdiler. Çiçekleri eze eze gazlı sular sıkmaya devam ettiler. Furkan Gönüllüleri, bu zulüm ve gaddarlık nedeniyle mecburen Merkez Camiinin avlusuna girmek zorunda kaldılar.
Cami avlusuna dahi utanmadan gaz bombası atan polisler bir müddet sonra durdular ve nihayet Cami avlusunda basın açıklamasının yapılabileceğini söylediler. Bu sırada akıllara şu soru geldi: Madem basın açıklaması yasaktı neden şimdi izin veriliyordu? Yok yasak değildiyse, neden saatlerdir yasak diye zulmediliyordu? Bu durum da polislerin keyfi bir şekilde davrandıkları birkez daha gözler önüne serdi.
Furkan Gönüllüleri, Cami avlusunda Alparslan Kuytul Hocaefendinin yaptığı konuşmadan sonra çevreye hiçbir zarar vermeden kendi rızalarıyla dağıldılar.
Darp edilen Furkan Gönüllülerinin yaptığı suç duyurularının tamamına, darp raporlarına ve videolara rağmen takipsizlik kararı verildi.
Aksine tüm bu zulümlere uğrayan Furkan Gönüllülerine dava açıldı. Furkan Gönüllüleri o gün hem haksızlığa ve zulme uğradılar, Türkiye nin gözü önünde polis şiddeti yaşadılar hem de mahkemelik oldular..
22 Nisan Olayları için Furkan Gönüllülerine Mahkeme Açıldı
22 Nisan olayı için, Furkan Gönüllüleri hakkında toplamda 3 ayrı mahkeme açıldı. Bunlardan biri çocuk mahkemesinde diğer ikisi ise Adana 24. Asliye ceza mahkemesindeydi.
Biri 2. Çocuk mahkemesinde 5 Çocuk için açılan davada suçun yasal unsurlarının oluşmaması nedeniyle beraat ile sonuçlandı.
İkincisi; 95 Furkan Gönüllüsüne, Adana 24. Asliye ceza mahkemesinde “Görevi yaptırmamak için direnme” suçlamasıyla dava açıldı. Polisler, bütün zulümlerine rağmen, asılsız iftiralar ile polislerin darp edildiğini iddia ettiler. Ellerinde tek bir delil dahi olmayan polisler, olmayan olayları olmuş gibi anlatıp darp ettikleri insanları “bizi darp ettiler” diyerek suçladılar. Bu mahkeme Adana 24. Asliye ceza mahkemesinde BERAAT kararı verildi.
22 Nisan olayı hakkında açılan üçüncü dava ise yine 24. Asliye ceza mahkemesindeydi. Ancak bu defa suçlama “İhtara rağmen dağılmama ve Valiliğin aldığı tedbirlere aykırı hareket etmekti”
2911 sayılı kanunda tanımlanan, İhtara rağmen dağılmama suçunun oluşabilmesi için “Kanuna aykırı bir toplantının” yapılması gerekmektedir. 22 nisan günü herhangi bir yasaklama kararının olmaması ve gösterinin tamamen barışçıl olması nedeniyle hukuken ortada kanuna aykırı bir etkinlik yoktu. Dolayısıyla ortada ihtara rağmen dağılmama suçu da yoktu.
İhtara rağmen dağılmama suçunun oluşması için gereken bir diğer unsur ise usulüne uygun olarak yapılmış bir ihtarın varlığıdır. Polisler olay anında aniden ve orantısız bir şekilde müdahale ettiklerinden ortada usulüne uygun bir ihtar da yoktur. Dolayısıyla İhtira rağmen dağılmama suçu da oluşmamıştır.
Valiliğin aldığı tedbire aykırı hareket etmek suçlaması ise zaten tam bir fiyaskodur. Polisler, önce kafalarına göre valiliğin yasaklama kararı ile alakasız olan bu etkinliğin yasak olduğuna ve Valiliğin kararına aykırı davranıldığına karar vermişlerdir. Sonrasında ise Merkez Camii’de basın açıklamasının yapılabileceğini söylemişlerdir ve o gün basın açıklaması gerçekleştirilmiştir. Valiliğin yasağı var mı, yok mu? Polis Valilik kararına göre mi hareket ediyor yoksa kafasına göre mi? Valiliğin son dakika hukuka aykırı bir şekilde çıkardığı yasaklama kararı, Pazar günü yapılmak istenen kutlu Doğum haftası ile ilgili konferans ve onun ile ilgili etkinliklerdi. 22 Nisan günü yapılmak istenen basın açıklaması ise bu yasaklama kararının dışındaydı. Yani ortada Valiliğin kararına aykırı bir etkinlik yoktu, dolayısıyla Valinin aldığı tedbirlere aykırı hareket etme suçu da yoktu.
Bizler mazlumiyetin ve haklılığın şerefini yaşıyoruz. Ancak zalimler her zaman zillet içerisinde kalmaya mahkumdur. Bu vesile ile 22 Nisan günü yaşanan zulümleri ve müsebbiplerini birkez daha şiddetle kınıyor bu davadan beraat bekliyoruz.