22 Nisan Duruşması Sonrası Alparslan Kuytul Hocaefendi’den Hakimin Muamelesine Sert Tepki!
Furkan Gönüllüleri bugün (04.04.2020) bir hukuk skandalına daha şahitlik etti. 22 Nisan 2017 yılında Atatürk Parkı’nda basın açıklaması için bir araya gelen Furkan Gönüllülerine polisin orantısız güç kullanarak müdahale etmesiyle alakalı açılan mahkemenin duruşması bugün görüldü. Görülen mahkemede hakimin tavrından mahkemenin ertelenmesine varana kadar bir çok hukuksuzluğa şahit olan Furkan gönüllüleri mahkeme sonrası basın açıklaması yaptı.
Alparslan Kuytul Hocaefendinin hazır bulunduğu mahkemenin ardından Duruşmayı değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi şu açıklamalarda bulundu;
Kıymetli kardeşlerim! Zulmü yine devam ettirdiler. 22 Nisan Mahkemesinin 8. Duruşması yapıldı. Aslında basit bir olay. Hiçbir eksik olmadığı halde 8 duruşmadır 3 ayda bir tehir edilen mahkeme bir kez daha tehir edildi.
Hâkime hanımın tavrı baştan belliydi. Rey’ini ihsas ettirdi. Hâkim huzurunda konuşma yaparken ayakta olunur. Rahatsız olduğumu söylediğim ve konuşma yapmadığım halde oturarak beklememe müsaade etmeyerek ayakta beklememi şart koştu. Eşitlik varmış, diğerlerine sandalye yokmuş, o yüzden bende oturmamalıymışım. O zaman herkesi sırayla oturttur. Bu kadar insanı ayakta kasten bekletti. Elimde notlarım vardı. Notlara bakarak konuşulmazmış bu yüzden benden notlarımı bırakmamı istedi. Ben bu kadar mahkemeye girdim, sağ olsunlar; bir sürü dava açtılar, ben böyle bir muamele görmedim. Sanık, avukat, tanık, hepsi de hatırlamak için elindeki kâğıda bakarlar. Söylemek istediklerini kâğıda bakarak konuşur. Eski köye yeni adet mi getirdiler? O kağıtlara bakamayacağımı söyledi. Kağıtları bıraktım. Tam konuşacağım iki de bir sözümü kesiyor ve ‘daha evvel vermiş olduğunuz yazılı ifade de olanları anlatmayın, yeni bir şey varsa onu söyleyin’ diyor. Yeni bir şey söyleyeceğim ama meselenin oraya gelmesi lazım. Önce kısaca konuyu anlatmam lazım. Orda olmayan şeylere gelebilmem için birkaç cümle söylemem lazım. Ama onu dahi söyletmiyor. Bir yerlerden talimat geldiği açıkça belliydi. Alparslan Kuytul’un konferanslarını engelleyerek konuşturmadıkları gibi bir de mahkemede konuşturmayacaksınız diye açıkça talimat verilmiş. Dünya da bu kadar devlet var. Diktatör devletler gibi aydınları, entelektüelleri konuşturmayan, konuşanı hapse atan devletler bile mahkemede konuşmasını engellemez. Mahkemede bile konuşturulmayan bir ülkeye dönüştük. Artık insanlar, mahkemede bile konuşamıyor. ‘İki kelime ile bitir’ diyor.
Sen orada hâkim koltuğunda oturuyorsun. Ben sanık makamında duruyorum. Gel yer değişelim. Benim yerimde durduğun zaman öyle konuşabiliyor musun? İki kelime ile bitirmemi istiyor. Neden? Çünkü emniyet bir yanlış yaptı. Adana Emniyeti 22 Nisan 2017’de bize bir zulüm yaptı. Bu zulmü örtbas etmek istiyorlar. Kimse konuşmasın, mahkemeler uzasın, beraat verilmesin diyorlar.
Mahkemeleri uzattığınız müddetçe; ‘bu tür basın açıklamaları devam edecek, bu zulmünüzü duymayan kalmayacak, herkes yapılanın ne olduğunu daha iyi anlayacak, hukuk devleti olmaktan çıktığımızı ve polis devleti olmaya doğru gittiğimizi herkes daha iyi duyacak.’ Mahkemeleri uzatmak suretiyle beraatı engellemeye çalışıyorlar. Bugün yeni bir olay daha yaptılar. Hepiniz şahitsiniz. 22 Nisan 2017 olayındaki emniyet kuvvetleri de şahittir.
Ey Adana Emniyeti! Biz emniyetin attığı gazdan etkilenen emniyet mensuplarına bile süt vermedik mi? Su vermedik mi? Emniyet kuvvetlerine gül uzatmadık mı? Bunu nasıl yaparsın?
Biz onlara gül verdik. Yalancı şahit olarak bir tane polis göndermişler. Polis orada diyor ki ‘bana sopayla vurdular.’ Pes, pes… Bu kadar olmaz. İftiranın bu kadarı da fazla… Ben tüm emniyeti kastetmiyorum. Ona kim bu emri verip, ‘git yalancı şahitlik yap’ dediyse ikisi de günaha girdiler. Allah’a bunun hesabını verecekler. Biz hiçbir polise sopayla vurmadık.
Hâkim kalın bir dosya, fotoğraf gösterdi. Şu sanıklardan bir tane var mı içinde? Baktı, baktı… bir tane bulamadı. Sopayla vurma görüntüsü, fotoğrafı var mı? Bir fotoğraf çıkardı. Sizin ellerinizde ki dövizlerin küçük sopaları var ya… Ayıp, ayıp. Şu kağıtları tutan sopayı gösteriyor. Bu kadar olmaz. Devlete böyle davranmak yakışır mı? Biz size gül uzattık. Sopayla ne zaman vurduk? Sırf mahkemeyi kazanmak için iftira atıyorlar. İnsan bu kadar ahiretini berbat eder mi? Hepimiz öleceğiz, mezara gireceğiz, Allah’a hesap vereceğiz. Bugünler gelir geçer. Ama Allah’ın melekleri yazar. Bu yaptığın yanına kalmaz. Bütün mesele beraat çıkması meselesidir.
Vallahi, siz ister mahkemeye müdahale edin ister beraatı engelleyin ister mahkemeyi uzatın isterseniz daha da zalimleşerek ceza yağdırın. Bütün memleket sizin bu zulmünüzü duyacaktır. Bu mahkemeleri uzattığınız müddetçe de daha çok insan duyacaktır. Daha fazla bu zulmü devam ettirmeyin. Siz bu zulmü devam ettirdiğiniz müddetçe; biz konuşmaya devam edeceğiz. O zaman bu sizin aleyhinize dönecektir. Mahkemeler emrinizde olabilir, hakimler, savcılar emir kulları olmuş olabilir. Ama milletin vicdanı bizimle beraberdir. Millet bizimledir. Polise mukavemet gösterilmiş iddiasında bulunuyorlar.
Polise mukavemet ile ilgili kanun: “Polise karşı cebir ve tehdit kullanırsa suç unsuru gerçekleşmiş olur’ diyor. Polise karşı zerre kadar, ne cebir kullanmışız ne tehdit etmişiz. Her tarafta polis kamerası vardı. İşte şunlar polis kamerası. Neden bir tane örnek yok. Polise karşı cebir kullanıldıysa, tehdit yapıldıysa neden onları mahkemeye sunmuyorsunuz? Cebir ve tehdit olmadıktan sonra polise mukavemet diye bir suç yok demektir. Bunu bilmelerine rağmen bugünkü polis öyle konuştu. Hepsini itham etmiyorum. Evvelki mahkemede gelen polis, elini vicdanına koyarak konuştu: “Bunlar bize gül uzattılar, bunlar bize cebir ve tehditte bulunmadı” dedi. Bakın o da polis, bu da polis. O da zabıtlarda var, bugünkü de var. Ahiretini mahveden de var, ahiretini kurtaran da var. Bugünler geçer, polislikte biter, hayatta biter. Her şey biter. Sonunda mezara gireceğiz. Hepimiz hesap vereceğiz.
Kıymetli kardeşlerim! Bu şekilde 22 Nisan Mahkemesiyle ilgili 2 dava açıldı. Bu olayın 2. mahkemesi de bu ayın sonunda. Fakat yine böyle davranılacağı açıkça bellidir. Bir olayı iki mahkeme yaptılar. Bu kadar insan iki defa gelsin, gitsin. 1,2,3,4,5,6,7, 8… Yüz kişi ve onun yakınları gelsin gelsin, gitsin. Akılları sıra zulmediyorlar. Hayır, bize antrenman yaptırıyorsunuz. Bizi aslında eğitiyorsunuz. Sağ olun.
Bugünkü mahkemede tehir edilmiş olarak bitti.
Hâkimle karşılıklı epeyce bir tartışmamız da oldu. Fakat şahsen ben hâkimlerin yerinde olmak istemem. Vicdanlarıyla, talimat arasında kalmışlar. Devletin yanında yer almak zorunda kalıyorlar. Polisi korumak zorunda kalıyorlar. Halbuki memlekette adalet kalmazsa; insanlar vatanından, milletinden, devletinden soğumaya başlar. Adalet olacak ki insanlar kendi vatanına, milletine bağlı olsunlar. Bu şekilde müdahale, müdahale, müdahale… Bütün mahkemelerime ve bütün mahkemelere müdahale ediliyor. Benimle ilgili, özgürlüğüm ile ilgili yapılan yürüyüşler, her gün mahkeme kağıtları… Dün yine geldi mahkeme kâğıdı geldi. Sürekli mahkeme. Vallahi bize zulmetmiş oluyorsunuz ve zulmünüzün günahını da kazanıyorsunuz. Ama şunu bilin; bizi yıldıramıyorsunuz.Bizi daha dakamçılıyorsunuz. Başka da hiçbir şey elinizden gelmiyor, gelmeyecek.
Arkamızda Allah olduktan sonra, karşımızda kimlerin olduğunun hiç önemi yok.
Kıymetli kardeşlerim! Basın açıklamasını burada bitiriyoruz. Her ne kadar bir polis, amirinin talimatıyla mahkemeye gönderilip yalancı şahitlik yaptırılsa da ben diğer emniyet mensuplarına bir problem çıkarmadıkları için teşekkür ediyorum.
Sessiz sedasız dağılacağımızı da buradan ilan ediyorum. Desteklerinizden dolayı teşekkür ederim.