Tevhidin dünyaya hakim olmasıyla, haksız savaşların biteceğini, insanlığın içine düşmüş olduğu bunalımların ve buhranların son bulacağını ve yeryüzünde adalet ve huzurun yeniden hakim olacağını belirttiler.

Başta Alparslan Kuytul Hocaefendi olmak üzere dünya üzerinde bulunan tüm mazlum esirlerin, ancak tevhidin sunmuş olduğu gerçek adalet ile özgürlüklerine kavuşacaklarını vurguladılar.

Basın açıklamasının tamamı;

Değerli Halkımız siz kıymetli katılımcılar!

21. Asrın Müslümanları olarak, ümmetin içinde bulunduğu ezilmişlikten, toplumumuzdaki her türlü sıkıntı ve belalardan kurtuluşun çaresini aramak, mesuliyetimizi hakkıyla idrak etmek durumundayız. Maalesef Osmanlının yıkılmasıyla koca bir ümmeti kaybettik. Yaklaşık 1,5 asırdır coğrafyamızdan kan, zulüm, baskı ve gözyaşı eksik olmadı. Milyonlarca şehit verdik ve hâlâ vermeye devam ediyoruz.

Toplumumuz her geçen gün;

• Dini hassasiyetini kaybeden,
• Haramların yaygınlaştığı,
• Kardeşliğin bitmeye yüz tuttuğu,
• Zulüm ve haksızlığın kol gezdiği bir topluma dönüştü.
• Geleceğimizin teminatı olan gençlerimiz; bir yandan Batı’nın tazyikleri ve türlü tezgâhlarıyla diğer yandan basiretsiz politikalar ve eğitimdeki yanlışlarla her geçen gün elimizden kayıp gidiyor.

Hazin bir durum var ki Müslüman ülkelerin yöneticileri Batılı Hâkim güçlerin uyguladığı politikalara alet olarak toplumlarını adeta birbirine düşman ettiler.

Bu durumda yapılacak şey nedir, ümmet bu dar boğazdan nasıl çıkacaktır?

Bunun için tarihimize bakmalı, tarihin ve tecrübelerin ışığında yolumuzu çizmeliyiz. Geçmişte bu ümmet Kur’an’a ve O’nun hükümlerine sarıldığı sürece yolunu kaybetmemiş hem dünyada hem de ahirette büyük mükâfatlar elde etmiştir. Bunu yaparken yeryüzünün en kutlu ve kadim davası olan Tevhid davasıyla ortaya çıkmış, Peygamberlerin izinden gitmiş, insanları Allah’ın emir ve yasakları etrafında birleştirmiştir. Öyleyse Tevhid’i anlamaya, yaşamaya ve toplumumuza anlatmaya çalışmalıyız.

Beşeri ideolojilerle aklı bulanmış, kalbi kirletilmiş insanlığın yeniden Tevhid’in saf, tertemiz berraklığına, vahyin kılavuzluğuna ihtiyacı vardır.

Kelime-i Tevhidi tam manasıyla idrak etmezsek toplumumuzda istenilen değişim gerçekleşmeyecek bu kelime sadece dillerde söylenen bir cümle olmaktan öteye geçmeyecektir.

Hâlbuki bu bir kelime değil, bir hayat nizamıdır.

Toplumun ve insanlığın kurtuluş reçetesidir

Kıymetli kardeşlerim!

Yıllarca bize İslam dinini ve “LE İLEHE İLLALLAH” kelimesinin manasını yanlış anlattılar. Bu sözün manasının ‘Allah vardır; Allah yaratandır’ demek olduğu anlatıldı. İslam dini sadece ‘Allah vardır; birdir’ demeyi iman olarak kabul etmemiştir. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem, insanları sadece Allah’ın varlığına inanmaya değil Allah’tan başka bir ilahın olmadığını kabul etmeye davet etmiştir.

Bir Müslüman ‘La ilahe illallah’ derken

• Allah’tan başka ibadet edilecek yoktur,
• Allah’tan başka itaat edilecek yoktur,
• Allah’tan başka otorite, kanun koyucu yoktur,
• Allah’tan daha fazla sevilecek, korkulacak yoktur’ demiş olmaktadır.

Daha açık ifade etmek gerekirse bir Müslüman ‘la ilahe illallah’ derken şunları demiş olmaktadır:

• İşime gelen-gelmeyen her konuda Allah’ın dediği gibi yaşayacağım.
• Hayat programımı Allah belirler.
• Emretme ve yasaklama yetkisi O’nundur.
• Devlet işlerinden sosyal hayata, kamusal alandan kişisel alana hükmedecek olan Allah’tır.
• İnsanların Allah’ın hükümlerine aykırı hüküm koyma yetkileri yoktur!
• Çünkü Allah’tan başka ilah yoktur!

Kıymetli halkımız;

Gelin Tevhidin manasını yeniden anlamaya çalışalım,

Bizi yaratan Rabbimizi hakkıyla tanımaya çalışalım,

Çareyi bu defa da Kur’an’da arayalım,

Allah’ın hükmü olsun, kardeşlik olsun!

Allah’ın hükmü olsun, adalet gelsin, zulümler son bulsun!

İslam’ın nuruyla aydınlanmak için gelin tüm peygamberlerin ortak çağrısı olan Tevhid’e sarılalım.

Okuyalım, anlayalım, yaşayalım..

Katılımlarınızda dolayı teşekkür ederiz. Allah razı olsun..